Cevdet Yılmaz: 2025’te yüzde 4 büyüme hedefimiz var
Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir otelde düzenlenen Aksaray İş Dünyası Toplantısı’nda, politikaları oluştururken istişare içinde hareket ettiklerini söyledi.
Pandeminin ardından ortaya çıkan enflasyonla mücadele amacıyla geliştirilen kısıtlayıcı para politikaları nedeniyle dünya ekonomisinin tarihi ortalamaların altında büyüdüğünü anlatan Yılmaz, salgın öncesi ortalamalara dönmenin henüz mümkün olmadığını vurguladı.
Yılmaz, dünyada son 20 yılda yıllık ortalama yüzde 3,5 civarında bir büyüme yaşandığını belirterek, şöyle konuştu: “Son dönemde bu koşullar maalesef küresel düzeyde yüzde 3’ün biraz üzerine çıkmayı başardık. Bir yanda jeopolitik gerginlikler, diğer yanda artan korumacı eğilimler, ablukalar, tüm bunlar “büyümeyi ve ticareti sınırladı. Bu da ekonomimizi, özellikle de ihracat yapan illerimizi etkiliyor” dedi.
“BUGÜN YAŞADIĞIMIZ SÜREÇ SON YILLARA GÖRE BİRAZ DAHA OLUMLU.”
İhracatta Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun ağırlıklı merkezler olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu: “Özellikle bu bölgelerde sıkıntılı bir durum oluştu. Genel anlamda kısıtlayıcı para politikalarından daha gevşek politikalara geçiş var. ülke dünyası Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası faiz oranlarını düşürmeye başladı Bu bizim için ve tüm gelişmekte olan dünya için olumlu bir haber çünkü bir yandan, Bu kısıtlayıcı para politikalarının gevşetilmesi dünya talebini artırıcı etki yapacak, diğer taraftan küresel ölçekte faiz oranlarının düşmesi gelişmekte olan ülkelerin erişim ve finansman maliyetlerini olumlu yönde artıracaktır” dedi. Bugün son yıllara göre biraz daha olumlu. İş ortaklarımızın büyümesi çok önemli.” dedi.
“İhracatı daha da desteklemeyi vaat eden bir büyüme politikasıyla doğru yolda ilerliyoruz”
Yılmaz, ihracatı en çok etkileyen faktörlerden birinin dış talep olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu:
“Geçtiğimiz birkaç yılda ana ticaret ortaklarımızda büyüme yüzde 2 civarındaydı. Bu yıl ise ticaret ortaklarımızda yüzde 2,4 civarında bir büyüme bekliyoruz. Pandemi döneminde hammaddeler de çok arttı, sektörün ve ailelerin de yaşadığı gibi yine olumlu bir trend var, dünyada koşullar henüz tamamlanmadı. İdealdir, daha avantajlı bir konumdur diyebilirim. İhracatımıza odaklanan ve bu şartlarda ihracatı daha iyi desteklemeyi hedefleyen bir büyüme politikasıyla yolumuza devam ediyoruz.”
Orta Vadeli Programın büyüme açısından odağının dengeli büyüme kavramı olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu: “Yani sadece iç taleple değil, dış taleple de büyüme. İç ve dış talebin daha dengeli büyümesi. Bu, enflasyonu düşürme politikamızın önemli bir bileşeni ve parçasıdır. “Büyümek ve enflasyonu düşürmek istiyorsanız büyümenin kompozisyonunu değiştirmeniz gerekir. Dış talepten daha fazla katkı almak gerekiyor. Bu nedenle yolumuza devam ediyoruz. Bu bağlamda.” değerlendirmesini yaptı.
“BU YILDAN İTİBAREN 15 BİN DOLARIN ÜZERİNDE KİŞİ BAŞINA GELİR SAĞLAYACAĞIMIZA İNANIYORUZ”
Yılmaz, son 20 yılda küresel büyümenin yüzde 3,5 oranında gerçekleştiğine, Türkiye ekonomisinin ise yıllık ortalama yüzde 5,4 oranında büyüdüğüne dikkat çekti.
Toplam milli gelirin 2002’de 238 milyar dolar iken geçen yıl 1 trilyon 130 milyar dolara çıktığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bu yılın verileri henüz son çeyrek açıklanmadığı için kesin değil ama tahminimiz 1,3 trilyon doların üzerinde bir ekonomik büyüklüğe ulaşacağımız yönünde. Kişi başına düşen gelirimiz ise 3 bin 608 dolardan 13 bin 243 dolara çıktı. Geçen seneden bu yana 15 bin 500 doları aştık. Büyüme farkı bizi çok farklı bir noktaya getirdiğini düşünüyoruz. 2002 yılında Avrupa Birliği’nin kişi başına düşen geliri. 100 kabul ederseniz Türkiye’de kişi başına düşen gelir sadece yüzde 38. Bu yıl yüzde 75’e ulaşmasını bekliyoruz. Türkiye Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 75’i olacak. “Buna kalkınma literatüründe yakınsama diyoruz. Türkiye bunu son 20 yılda büyük ölçüde başardı ancak henüz yüzde 100’e ulaşamadık.”
Yılmaz, 2024 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 oranında ekonomik büyüme elde edildiğini hatırlatarak, orta vadeli programda büyümenin 2024 yılında yüzde 3,5 ile hedefe yakın olmasının beklendiğini söyledi.
“2027 YILINA ULAŞTIĞIMIZDA MİLLİ GELİRİMİZİN 1,8 TRİLYON DOLARA ULAŞMASINI BEKLİYORUZ”
Bu yıl yüzde 4 büyüme hedefi bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yine dengeli ve kaliteli bir büyüme hedefliyoruz. Önümüzdeki yıllarda örneğin 4,5, 5 yılda artan bir büyüme hedefliyoruz. Şunun da altını çizmek isterim: Enflasyonun düştüğü, enflasyonun fiyatlandırıldığı bir ortamda. istikrarla, kısa vadeli büyüme ile sürdürülebilir ve istikrarlı büyümenin de temelleri atılmış oluyor.” Orta vadede baktığınızda fiyat istikrarının sağlandığı ortam, büyüme ve yatırım ortamı açısından çok önemli, çünkü yatırımı geliştiriyor. çevre ve güven inşa eder. “Sürdürülebilir büyüme açısından da çok önemli. 2027 yılına kadar uzanan orta vadeli bir programımız var. 2027 yılına kadar beklentimiz milli gelirimizin 1,8 trilyon dolara, kişi başına düşen gelirimizin ise 20 bin doları aşması.”
“HAZİRAN’DAN YIL SONUNA KADAR ENFLASYON 31 PUAN ÜZERİNDE AZALDI”
Yılmaz, en öncelikli konunun enflasyonla mücadele olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bu noktada programımızın olumlu sonuçlar verdiğini ve meyvelerini vermeye başladığını söyleyebilirim. Enflasyonla mücadelemizin üç dönemden oluşacağını söylemiştik. Önce geçiş dönemi, sonra enflasyonla mücadele dönemi, yani kalıcı dönem. Geçen yıl haziran ayında geçiş dönemini tamamladık, haziran ayından itibaren enflasyonda düşüş dönemine başladık ve yıl sonuna kadar enflasyonda 31 puanın üzerinde bir düşüş yaşandı. Biz bu oranı yüzde 1 civarında tamamladık. Geçen yılın yıl sonu enflasyonuna göre 20 puanlık bir düşüş var. Haziran ayındaki enflasyon oranına bakarsanız 31 puanlık bir düşüş var. 2025’te de devam edeceğiz. Bunun sonucunda enflasyonla mücadele politikamızı sürdüreceğiz. “Ülkemizi çok daha düşük enflasyon oranlarına getireceğiz. Bu, kalıcı toplumsal refah, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve büyüme açısından çok önemli ve değerlidir.”
Bu politikaların sonucunda da aynı şeyi beklediklerini belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “Daha istikrarlı, sürdürülebilir ve yüksek büyümenin ve toplumsal refahın her şeyden önce geçiş sürecinde kalıcı olarak arttığı bir ortam yönünde politikalarımızı sürdürüyoruz. Cari açığımızı azalttık, döviz ihtiyacımızı da azalttık. 2023 sonunda cari açığımız yüzde 40 olacak.” 0,5 milyar dolar düzeyindeydi ve milli gelirimizin yüzde 3,6’sına tekabül ediyordu. Uyguladığımız politikalarla 10 milyar doların altında bir cari açığa ulaştık. Şu anda gelirimizin %1’inden azını temsil ediyor.” dedi.
Yılmaz, bunda ihracat kazançlarının büyük etkisi olduğunu, diğer yandan bu yılki turizm gelirini 60 milyar dolarla kapatmayı beklediklerini belirtti.
“İstihdama yönelik politikaları izlemeye devam edeceğiz”
Ekim ayında yıllık turizm gelirinin 58,8 milyar dolara ulaştığını belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “Bütün bunların etkisiyle cari dengemiz çok iyileşti. Bu ne anlama geliyor? Daha az dış finansman gerektiren bir gelişme süreci ve ihracatımız 2019’da 2019’da gerçekleşti. Dün Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandı.” 2024 yılı mal ihracatımız yıl sonunda 262 milyar dolara ulaşırken, geçen yılın sonunda da Cumhuriyet tarihimizin en yüksek rakamına ulaştık. Bu da ithalatımızın bir miktar azalmasına neden oldu. “Dengemizi, ticaret dengemizi iyileştirdi.” dedi.
Yılmaz, işgücü piyasasının ve istihdamın çok önemli olduğunu, istihdamın artmaya devam ettiğini söyledi.
İşsizlik ve istihdam verilerine değinen Yılmaz, şöyle konuştu: “Ekim 2024’te işsizlik oranımız yüzde 8,8. Ekim 2024’ten Ekim 2023’e baktığınızda 1 milyon 31 bin kişi artarak 32 milyon 970 bin kişiye ulaşarak tarihi bir zirveye ulaştık. Çok olumlu. “Hem sosyal hem sosyal açıdan çok değerli. Başta genç ve kadın istihdamı olmak üzere istihdamı olumlu yönde etkileyecek politikalar izlemeye devam edeceğiz.” bilgisini verdi.
Finansal piyasalarda önemli iyileşmeler sağladıklarını vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu:
“2023 yılı Mayıs ayı sonunda Merkez Bankası’nın rezervleri 98,5 milyar dolara düşmüştü. Bu noktada brüt rezervlerimiz 27 Aralık itibarıyla 155,1 milyar dolara ulaştı. Bu gerçekten sevindirici bir durum. Ülkemiz bu anlamda gerçekten çok daha güçlü bir yapıya sahip. Aslında ülke risk primimiz 2023 ortalarına doğru 700’e ulaşacak. Şu noktada CDS risk primimiz var. 260-250. Neden önemli Bir yandan cari açığı azaltarak döviz ihtiyacımızı azalttık, diğer yandan rezerv döviz kredi maliyetlerimizi artırarak risk primini düşürdük. Risk primlerinin düşmesi nedeniyle hem kamu hem de özel sektör düştü, faizler düştü. “Bunun ülkemize çok ciddi bir mali katkı sağladığını ifade etmek isterim.”
“BÜTÇEMİZİN ÇOK DAHA UYGUN BİR NOKTAYA ULAŞMASINI BEKLİYORUZ”
Yılmaz, döviz korumalı mevduatı (KKM) kademeli olarak kaldıracaklarını vurgulayarak, bunu sağlıklı bir şekilde, finansal piyasaları sarsmadan yaptıklarını ve tartışma konusu olmayacaklarını söyledi.
Depremin bütçeye etkisinin 2025 yılında kademeli olarak azalacağını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bu bizim için çok değerli bir finansal alan yaratacak. Biz tüm bunları yaparken bütçemizin hem toplumsal refah açısından hem de reel sektörle ilgili çalışmalar açısından çok daha uygun bir noktaya gelmesini bekliyoruz. Reel sektörümüzün ve üreticilerimizin talep ve beklentilerini her fırsatta dikkate alıyor ve Sayın Cumhurbaşkanımızın her zaman vurguladığı programımızın ana çerçevesi olan yatırım, istihdam, üretim ve Bunu yaptığınızda zaten kalıcı bir artışı garanti etmiş olursunuz Özellikle ihracatçılarımızın refahı için önemli fırsatlar sunduk. Merkez Bankası kredilerinin reeskontunu önemli ölçüde artırdık ve faiz oranlarını oldukça avantajlı tutmaya çalıştık. Son dönemde aldığımız kararlarla buradaki yükü yüzde 30’un altına düşürdük. Politikamızı bu yönde sürdürüyoruz.”