Güncel Haberler

Küfün kansere nasıl yol açtığını görün…

genişletmek

KAYNAKİHA

Uzmanlar, birçok gıdada bulunan ve “küf” olarak bilinen mantar gruplarının neden olduğu zararlara karşı uyarılarda bulundu. Uzman, küflerin doğada çok yaygın olduğunu ve çok kolay çoğalabildiğine dikkat çekiyor. Dr. Devrim Deniz, şunları söyledi: “Bunlara uygun nem ve sıcaklık koşulları doğamızda çok kolay bulunur.

Bu mantarlar uygun oksijenli ortamla karşılaştıklarında ve kontamine gıdayla temas ettiklerinde kolaylıkla çoğalabilirler. Genel olarak bu mantarları özellikle bazı yiyeceklerde daha çok görüyoruz. Buğday, arpa, mısır gibi tahıllar grubunda ilkleri görebiliriz. Yer fıstığı, antep fıstığı, ceviz, badem gibi kuru meyvelerde de görebiliriz. Süt ürünlerinde ve kakaoda da görüyoruz. “Ayrıca uygun ortamlarda bulunduğunda kuru meyvelerde de yoğun bir şekilde yetişebiliyor” diyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Devrim Deniz, küflerin geliştiklerinde yol açtığı sağlık sorunlarını şöyle sıralayarak, şunları söyledi: “Öncelikle sisteme etkileri. Temas ettikleri duruma göre değişebilir. Solunum sistemini etkilediğinde alerjik hastalıklar, astım gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Yine mide-bağırsak sistemi yoluyla girdiğinde tümörler gelişebilir. Özellikle aflatoksin nedeniyle çok sık görülen karaciğer tümörleri “Böbreklerimizi etkilediğinde böbrek toksisiteleri ortaya çıkabiliyor.”

“Cildimizle teması halinde ciltte tahrişe ve alerjik döküntülere neden olabilir. Hormonlarımızı etkileyebilir, dolayısıyla üreme ve üreme sorunları ortaya çıkabilir, sperm yumurtasında bozukluklara neden olabilir. Özellikle mısırda yetişen mantarlar, çağımızın sorunu olan obezite gibi şeyleri de etkiliyor. Son zamanlarda çölyak hastalığı nedeniyle tüketimi artmış ve dolayısıyla fumonisin zehirlenmeleri de artmış.

“Çünkü fumonisinlerin yemek borusu ve karaciğer kanseri üzerindeki kanserojen etkilerini tespit etmeye yönelik çalışmalar yapılmaya başlandı. Fumonisinlerin hayvanlardan insanlara geçişi çok net değil ama süt ürünlerinden geçen bir aflatoksin var, bunlara dikkat etmeliyiz. Yine, Sağlığımızı tehdit eden gizli tehditler, pestisitler var. Bu pestisitler çoğunlukla GDO’lu ürünlerde kullanılıyor ve daha fazla ürün elde etmek için kullanılan bu ürünler toksisiteye, organ toksisitesine neden oluyor. ve ömür boyu bir birikimin ardından sağlığımızı tehdit eden diğer şeyler.

“Yine sistemik dolaşıma girerek vücuttaki yükü artırıyor ve obeziteye, insülin direncine kadar giden süreçleri başlatabiliyor. Bu konuda pestisitlere karşı dikkatli olmamız gerekiyor. Bütün bunlar aslında gözle görülmeyen tehlikeler. Bu konuda ne yapabiliriz? Öncelikle üretim, depolama aşamasında gıdayla temasını engelleyecek hususlara dikkat etmemiz gerekiyor. “Tüketiciler olarak bu ürünleri güvenilir yerlerden alıp evimizde güvenle saklamalıyız” dedi.

Uzman, bu zararlı maddelerin insan vücuduna girmesinden sonra neler yapılabileceği konusunda bilgi veriyor. Dr. Devrim Deniz, “Antioksidan içeriği yüksek besinler tüketebiliriz. Çünkü bu toksinlerin girdiğinde karaciğerde detoksifiye edilmesi ve yok edilmesi gerekiyor. Antioksidan içeriği yüksek besin takviyeleri veya besinler tüketmek gerekiyor. Karaciğer sistemini desteklemek için yeterince sıvı içmeliyiz.”

“Çünkü bu sıvı yoluyla böbreklerimiz yoluyla dışarı atılabiliyor. Öncelikle her şeyi doğası gereği ve mevsiminde yemeliyiz, eğer bozulmak üzere olan veya bozulduğundan şüphelenilen bir yiyecek varsa, Bu besinleri tüketirken ve saklarken saklama koşullarına ve raf ömrüne dikkat etmeli ve buna göre açıkta satılan ya da raf ömrü şüpheli olan besinlerden uzak durmalıyız. Tüketilmesi en sağlıklı olanıdır. Bu faktörlere dikkat ediyoruz” dedi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu